15 Temmuz 2009

Normalde telefonum çok çalmaz benim. Bazı günler hiç çalmaz hatta...Çaldığında da annem arar, Levent arar. Ara sıra arkadaşlar arar. Her yıl sadece bir haftalığına kendimi aranan adam zannediyorum. Çünkü telefonum hiç susmuyor. Kasko yenileme zamanı!
Sigorta aslında kavram olarak itici geliyor (lütfen kimse üzerine alınmasın) yani hem bir hizmet satın alıyorsun; hem de kullanmamayı diliyorsun fln...Geçen Perşembe Özgür Anne'deydik biz. Orada da konuştuk bunu hatta, telefonum çalınca...Şimdi banka kanalıyla bana ulaşan şirketin, geçen yıl çalıştığımız şirketin tekliflerini inceleyip karşılaştırmam gerekiyor ki bir an önce bitsin bu işkence.

Yazıyı yazarken bir yandan dışarıda gözüm. Nihayet çok güzel bir yağmur yağıyor. Bunu dışarıda olmadığım için de söylüyor olabilirim tabii...Allahtan iş çıkışı ya da sabah saatleri gibi yoğun saatler değil. Malum İstanbul trafiği hemen arapsaçı...Öyle güzel bir toprak kokusu var ki; herkesin bunu hissetmesini isterdim.

Annem pazartesi akşamı tatilden döndü. Gelirken oradaki pazardan semizotu getirmiş. O kadar yoldan semizotu gelir mi, zahmet etme demiştim ben de; ama nasıl olsa uçakla geliyordu. Sağolsun paketlemiş getirdi. Nasıl sevindim. Yok çünkü burada. Hemen tatlarına baktım. Ekşi ekşi çıtır çıtır nasıl güzel...Sapları mor mor. Burada da olsa keşke. Kendi bahçesi olan 'Anne ve Bebişi' ni 'Pratik Anne'yi o kadar iyi anlıyorum ki; hele yurtdışında meyve-sebze diye satılan plastikten hallice ürünleri düşününce...Teyzem çekişte yollamış...O vardır belki şarküterilerde ama bu el yapımı tabii, teyze eli :) Aslında çok sevdiğim yaseminlerden de getirmiş annem ama kurutulmuş olarak tabii. Onlar nazlı.Küçücük (tek porsiyon) patlıcanlar ve yeşil limonlar hani lim denilenler...


Ben de dün çıkıp domates aldım bunları pişirmek için...Bir de tahta kaşık. Ek gıda araştırmaları yaparken en donanımlı sitelerden birini unuttuğumu farkettim, böylece dün akşam pratik annenin eski yazılarını okuyarak geçti.Yazılardan birinde yoğurdu mutlaka tahta kaşık kullanarak mayalayın yazıyordu. Ben de Aysun Hn. dan süt alıp evde yoğurt mayalıyordum, ve Duru için de öyle yapmayı düşünüyorum. Günlük, minik kavanozlarda. Gitmişken bir de tahta kaşık aldım.
Akşamüzeri hep birlikte Çengelköy'e gittik. Ne kadar zaman olmuş. En son hamileyken gitmişiz. Çınaraltında oturduk, lokma yedik, çay içtik, deniz havası iyi geldi...Bir de sigara yasağından sonra neler değişecek onu konuştuk bol bol...Bakalım, yaşayıp göreceğiz...

Mail adresime gelen bir çağrıyla haberdar olduğum bir sitenin tanıtım yazısından hiç hoşlanmadım. Ne kadar bilimsel bilmiyorum, bazı insanlara neler düşündürür onu da, daha açık yazamıyorum ama garipsedim kısaca, yazıyı buraya kopyalıyorum...

Değerli Anne ve Babalar,
Bebekleriniz milyarlarca beyin hücresi ile doğar. Doğumdan üç yaşına kadar bu hücreler arasında trilyonlarca bağlantı oluşur.
3 yaşına kadar kullanılmayan beyin hücreleri ölür.
Çocuklarımızın iyi bir geleceğe sahip olması için; anne babalar olarak elimizden geleni yaparız. 3 yaşından sonra yuvaya ve anaokuluna göndermeyi planlar, her türlü maddi desteği sağlamak için gece gündüz çalışırız. Aslında yaptığımız sadece 3 yaşından sonra elimizde kalanlar için çaba sarfetmektir.
Bebeklerimizin kaderini değiştirmek bizim elimizde ve aslında çok kolay !
Yarınlarımızı bıraktığımız çocuklarımızın gelişimi için 0-3 yaş arasında onları destekleyin. !
Mümkün olduğunca çok sayıda beyin hücresi kurtarın ! !
Sitemize ücretsiz üye olarak bu konu hakkında pek çok pratik öneriye, aktiviteye ve oyunlara ulaşabilir, bebeğinizle öğrendiklerinizi uygulayarak onun geleceğe daha iyi hazırlanmasına destek olabilirsiniz.

6 yorum:

Ozguranne dedi ki...

Tuğçe'cim, şöyle biliyorum ben. Kullanılmayan hücre ölmüyor da, ilk 5 yaş nöronlar arasındaki bağlantıların yapıldığı yaş. Ne kadar çok bağlantı, o kadar akıllı bu tatlılar. Yani önemli okul öncesi eğitim. İlk üç yaş da çok önemli de bilmiyorum mail biraz fason geldi, aceleye gelmiş gibi. Aslında merak ettim bi fırsatımda araştırayım bakiim.
Semizotları da şahane gözüküo bu arada.
Sigorta da ne sinir iş hakkaten. Gırrr.

Bu arada bak kızım yağmur dedik ve büyün gün arap kızını andık Eloşla:)

zeynep dedi ki...

tuğçe, maillerine bakar mısın,
mail attım sana.

Adsız dedi ki...

tuğçecim vallahi semizotu zeytin bitirdin beni :)
su sitenin adresini mailden gonderebilir misin merak ettim.
Duru kız pek tatlı yaa, yeliz çizgi film karakteri gibi demişti hakkaten goz kas ozenle çizilmiş maşallah... ısırıcam onu bulustugumuzda.
operim...

Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

o semizotlarından gördüm bugun. nasıl büyümüş gürbüzleşmiş anlatamam. ama asıl ilginç olan gördüğüm yer: tam iki kaldırım taşı arasında öyle yol kenarında coşmuşlardı. izmir işte abicim. otu bitmiyor.tuna dahil pek severiz ailecek. yemeğini, yoğurtlamasını... benim adam zaten giritli. onlarda bir laf varmış. onu da aktarıp kaçayım.
bir keçiyle bir giritli bahçeye girmiş. bahçe sahibi bağırıyormuş."keçiyi bırakın giritli'yi kovun"

barkan dedi ki...

fason mail bu inanma kardis.

bu arada kara anamin beyaz torunu da super ron farki. canim da nasi zeytin cekti ahh ah

Tuğçe dedi ki...

@Özgür
Yazı saçma sapan zaten.Sinir oldum aslında.Neyse...
@Zeynep
Mail tamamdır!
@Kiraz
http://www.akillibebek.com
Sitenin adresi bu.Siteye lafım yok. Aslında fena değil ama öyle çok imla hataları var mesela şaşarsın.Bir de şu tanıtım yazısı!Oof yani...Siteye üye ol, çocuğun Einstein olsun demedikleri kalmış!Dr. bune? yani :)
@Hülya
Bizim ailede Giritli çoktur.O sözü tabii biliyorum...:):) Doğru ama..Tamam belli oldu biz erkek tarafıyız ;)
Semizotları bahçe semizotu zaten.Yabani.Annem görünce öyle kadırım kenarında fln hemen alır cebinde eve getirir, yıkar yer...Manyağız biz galiba:)
@adsgf
İnanmadım zaten,onunçün...
Kara koyunun ak kuzusu...Ama anneme göre esmer Duru...Gelince karar verirsin artık...